• bir kişinin; kendi davranış veya görünümüne, diğer insanların gerçekte olduğundan daha fazla dikkat verdiğini sanması. kendimizi merkezdeymiş gibi algılamamız, bir çeşit yanılgı.
  • http://www.wordspy.com/words/spotlighteffect.asp

    (bkz: sosyal psikoloji)

    ve ayrıca: rules for aging, roger rosenblatt
  • default turk unlusu hastaligi.
  • kişinin zaman zaman kendisine gereğinden fazla odaklanmasıyla doğrudan bağlantılı bir durum. örneğin bir restoranda yemek esnasında çatalı salataya daldırırken kazara bir kısmını masaya döktüğümüzde etrafa karşı lüzumsuz bir mahcubiyet hissederiz. halbuki durumu fark eden olsa olsa bir iki kişi vardır ki onların da olan biten umurunda değildir
  • spotlight etkisi – hatalarınız zannettiğiniz kadar başkalarının gözüne batmıyor.

    özellikle facebook, ınstagram ve snapchat gibi sosyal medya uygulamalarının etkisiyle günümüz insanında sürekli gözlendiği veya kendisinin dikkati çektiği hissi var. bu bazen öyle bir noktaya varabilir ki, kişi görüntüsü ve davranışları konusunda paranoyaya kapılabilir. ancak psikolojik araştırmalar gösteriyor ki, aslında kusurlarınız başkalarının gözüne zannettiğiniz kadar batmıyor.

    cornell üniversitesi’nde bir grup psikolog, katılımcıların üzerine üstünde utandırıcı bir resmin olduğu t-shirtler giydirirler, ve onlara bu t-shirt’ü kaç kişinin farkedeceğini sorarlar. sonuçlar şunu gösterir: deneye katılanlar, kendilerini gerçeğe göre 2 kat fazla kişinin farkedeceğini belirtmişlerdir.

    bu psikolojik araştırmadan çıkarmanız gereken şey: sandığınızdan daha az fark ediliyorsunuz. o yüzden umumi yerlerde kendinizi çok da kasmayın. ayrıca küçük bir kusur işlediğinizde yerin dibine geçmenize gerek yok.
  • birey egosantrizminin nadide örneği.
    bizler kendi oluşturduğumuz evrenin merkezindeyiz. bu demek değildir ki bizler kibirli veya kendimize aşırı değer veren patolojik kişileriz. aksine bu evren herkeste mevcut. bu evrenin ham maddesi kendi deneyimlerimiz ve oluşturduğumuz perspektiftir. bu eserin halisünatif yapısı diğer insanları evren yaratıcı olarak görmeyip bize bağlı parazitler olarak görmemizdir. halbuki onlar da kendi evrenlerinin merkezindedir ve sonuç olarak 7,8 milyar evren vardır. gestalta göre bu sayının tamamı kadar şekil ve onu anlamlı hale getiren zemin mevcuttur. ve bu zemin yani tanıdığımız insanlar ve onlara bağlı gelişen olaylar bizim anksiyete kaynağımızdır. çünkü merkezi konumumuzu kaybetmekten korkar bir nevi zemine gömülme tehlikesi yaşarız. bunun için de her olayı anormal bir şekilde kendimizle ilişkilendirir, kaygı üzerine kaygı yaşarız ki bunun en tehlikeli örneği ergenlikte oluşan "hayali seyirci" olgusudur.
  • tutunamayanlar’da geçen şu cümle ile özetleyebileceğimiz bir yanılgıdır:
    “hiç kimse sizinle korktuğunuz kadar ilgili değildir.”
  • dünya bizim etrafımızda dönüyor, herkesin hayatındaki en önemli insanız, insanların gözü sürekli üzerimizde ve hata yapma lüksümüz yok. aslında uzaktan saçma gelen bu sözler her birimizin zihninde zaman zaman dönüp duruyor. sürekli bunları düşünenler ise kendini spotlight etkisine kaptırmış oluyor. her şeyin merkezinde kendisinin olduğunu düşünmek bir süre sonra adeta bir takıntıya dönüşüyor.

    spotlight effect, spotlight etkisi, sahne ışığı etkisi gibi birçok şekilde adlandırılan bu kavram 1999 yılında thomas gilovich tarafından ortaya atıldı.örneğin bir mekana girdiğinizde herkesin size baktığı fikri ya da üzerinizde küçük bir leke varken herkesin bu lekeye baktığını ve sizi aşağıladığını düşünmeniz. aslında tüm bunlar etrafınızdakilerin umurunda değil.

    etraftakilerin umurunda olmasa da spotlight etkisi yaşayan kişi durumu abartıyor. kendi bildiklerini ve düşündüklerini karşısındakilerin de düşüneceği fikrine kapılıyor. bir sır saklarken aslında kimse o sırrı bilmese de gerilmemizin, bir hata yaptıktan sonra kimse fark etmese de herkesin anladığını düşünmemizin sebebi de bu

    cornell üniversitesi’nde gönüllü olarak katılan 109 öğrencinin öğrencinin arasına pek de sevilmeyen amerikalı müzisyen barry manilow fotoğrafının olduğu bir t-shirt’ün giydirildiği öğrenciler gönderilir. bir süre sonra salondan çıkarılan t-shirtlü öğrenciler araştırmacılara, salondakilerin yarısının t-shirtlerini fark ettiğini ve yorum yaptıklarını söylemiş. ancak salondakilerin yalnızca çeyreği t-shirtleri fark etmiş.

    bu araştırma sayesinde kişilerin düşündüklerinden 6 kat daha az dikkat çektiği ortaya çıkmış. yani dünyanın merkezinde değilsiniz ve sizin için önemli olan çoğu şeyi çevrenizdekiler fark etmiyor. spotlight etkisi bir yandan insanların sosyal yaşamlarını kısıtlasa da diğer yandan davranışların doğuracağı etkileri düşünmelerine yarıyor.

    tavsiye kanal : psikolog dr. ceylan ozdem

    bunun tam tersi daha kötü (bkz: ters spotlight etkisi) leş
  • etkileyici birisi görülür ilk adım atılır, tanışılır, önceleri mesajla ve telefondan konuşulur bir kaç gün sonra buluşmaya davet edilir. baş başa buluşulur, elektrik alınır. bir iki buluşmadan sonra iyice yakınlaşılır sabah kahvaltıları beraber olmaya başlar. birlikte bir iki ayı doldurmaya yaklaşılır. sonra dost meclisiyle yapılacak bir faaliyete, erken olduğu bilindiği halde bu kişide davet edilir. facia başlar*

    evet hoşlaşılan kişinin aslında insan içinde oturmasını kalkmasını bile tam kavrayamadığı görülür. baştan aşağı kaynar sular dökülür ama belli edilmez ve heyecanına verilir. gece ilerledikçe her kırılan pot biraz daha yerin dibine geçmeyi sağlar. özeliniz olması gereken şeylerin, özeli olması gereken şeylerin bu kişinin ağzından ardı arkasına kaçtığı fark edilir. sizi tanıyan ve ağırlığınızı bilen vefakar dostlar konuları değiştirmeye çalışır, yalnız o kadar hızlı değiştirirler ki uzay zaman bükülür. hoşlaşılan kişiye açıkça belli edilmez ama bakışlarınızdan anlaması için medet umulur. sonra umutlar tükenir, sürekli saate bakılır. kaçacak tat bile kalmamıştır, bir bahane bulunur ve kalkılır. ex hoşlaşılan kişi evine bırakılır, uzunca bir süre aramaması rıca edilir.

    bir sonraki faaliyete yalnız gidilir, kimse konu hakkında soru sormaz. nabız normale döner, ışıklar söner
  • sabah uyandınız ve saçınız belki ateşli bir geceden belki alkollü bir dünden veya bilmem hangi sebepten bok gibi görünüyor. işe gideceksiniz zamanınız da yok düzeltmeye. gittiğiniz her yerde insanlar saçlarınıza bakıyor ve aralarında sizden konuşup kahkahalar atıyor diye düşünüyorsunuz. işte bu kendinizi bir halt zannetmeniz ve all eyes on me şeklindeki düşüncenize spotlight effect deniyor. gerçekte önemsiz, küçük insancıklardan başka bir şey değiliz.

    bir insan için en merak edilesi ve ilgi uyandırıcı olan yine insandır. bu insan en çok da kendimizdir. bu konuda haksız çıkmamak için öteki insanlar için beğenilen, takdir edilen kişi olmak isteriz. insanlar uyumsuz ve utanç verici davranışlarda bulunmak istemezler. bu durum onları sosyal çevrelerinden dışlanmaya ve dolayısıyla bir canlı için son derece tehlikeli olan duyguyu hissetmelerine yol açar: yalnızlık. diğerlerinin onayına bu yüzden ihtiyacımız vardır, aksi takdirde toplumsal tehditlerle baş etmek ve oluşan kaygıyı yok etmek oldukça zor olacaktır. davranışlarımızı da bu arzuya göre bazen bilinçsizce bile olsa değiştirebiliriz. bu davranışa normatif etki denir.

    saçlarımızın kötü görüntüsü bizim için oldukça büyük bir endişe kaynağıdır, bunu öteki insanların fark etmemesi mümkün değil diye düşünürüz. onlar da fark ettiğine göre bu utanç verici durumda tedirginlik hissine kapılırız ve hatta bu tedirginliği o kadar yoğun yaşarız ki insanların bunu da fark ettiğinden eminizdir. görüntümüze ve eylemlerimize, bizim dışımızdaki insanların çok dikkat ettiği şeklindeki inanç tamamen bir yanılgıdır.

    thomas gilovich, bu kavramı daha ayrıntılı incelemek için deneklere kötü tadı olan içeceklerin tattırıldığı ve diğerlerinden, içeceğin tadına ilişkin yorumlar yapmasını istediği bir deney yapmıştır. bu deneyde içeceği tadan kişi, içeceğin tadına ilişkin düşüncelerinin genellikle diğerlerince fark edildiğini düşünmüştür. oysa katılımcı yanılmaktadır çünkü davranışlarımızda olduğu gibi duygularımızın da başkaları tarafından hemen anlaşıldığı üzerine bir saydamlık yanılsaması yaşamaktayız. gerçekte duygularımızı saklamak konusunda olukça becerikliyiz

    mutlaka hepimizin yaşadığı ‘’öğretmenim birazdan beni tahtaya kaldıracak’’ şeklindeki kuvvetli sezgimizi ele alalım. bu düşünce bizi doğrudan öğretmenimizin bizi görmemesi için saklanmak ya da öğretmenimizle göz göze gelmemek için yoğun bir çaba harcamaya iter (bkz: öğretmenin kimi tahtaya kaldırsam bakışı). böylece aslında sizi kaldırmak niyetinde olmayan öğretmeninize kendimizi hedef göstermiş bulunuyorsunuz.

    başkalarının hakkımızda ne düşündüğüne dair yorumlarımız hem kendimize hem de diğerlerine olan önyargımız sebebiyledir. yanlış anlaşılmalar ve çatışmalar çoğunlukla bu asılsız yargılardan doğar. bazı durumlarda ise saydamlık etkisi tersine döner. örneğin devamlı olarak kullandığımız parfümümüzün kokusunu kendimiz alamadığımız için diğer insanların da kokuyu fark etmediklerini sanırız .

    insanlar tüm bu sebeplerden iyi bir benlik sunumu için devamlı olarak öz izleme yöntemini kullanırlar. aynaya, nasıl göründüğümüzü değil, başkalarının bizi nasıl gördüğünü anlamak için bakıyoruz belki de.
hesabın var mı? giriş yap